15 asırdır bu coğrafyada ayakta duran Ayasofya gerek coğrafi gerek doğal gerekse toplumsal koşullar sebebiyle “Savaşlar, istilalar…” dönemleri itibariyle zarar görmüş ve sürekli konservasyon ve restorasyonlar geçirmiş tarihi bir yapıdır -ki bu ihtiyaç hâlâ devam etmektedir. Bina edilişinden günümüze geçirdiği restorasyonlar ile ilgili Tarih çalışmasını MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANA BİLİM DALI TÜRK-İSLAM SANATLARI PROGRAMI kapsamında doktora tezi olarak Hasan Fırat Diker kaleme almıştı. Birçok yazar ve şaire esin olmuştur Ayasofya.
Dizelerinde Sebahattin Ali şöyle anımsar Ayasofya’yı.
Salonun yanındaki ufak aralıkta ellerinden kelepçeyi çıkardılar.
Dizelerinde Sebahattin Ali şöyle anımsar Ayasofya’yı.
Salonun yanındaki ufak aralıkta ellerinden kelepçeyi çıkardılar.
Kendisini pencerenin yanına attı.
Ayasofya'nın önündeki ağaçlara, aşağıdaki ayran, kuru poğaça, simit satan adamlara baktı.Gözünü etrafta bir gezdirdi.
Bu açık göklere, bu gri kaldırımlara
Hasret çektiği besbelliydi.
Ayasofya üzerinden kopartılan sözüm ona koruma gürültüsünün dayanağı Osmanlıcılık, Milliyetçilik, Tevhid, sancak ve buna bağlı olarak radikal hale getirilmiş iktidar destekli gerici gruplardır. Günümüzde Ayasofya’yı korumak ilhaka dönüşmüştür.
Ayasofya üzerinden yürütülen bu gerici ilhakçı hezeyanlar yerine dünya uygarlık tarihinin neredeyse başyapıtları arasında yer alan bu kadim eserin sadece bugün değil gelecek nesillere de sağ salim, mevcudiyetiyle, kendine özgü görev ve statüsü ile ulaştırmak bu ülkede yaşayan ve hangi inançtan olursa olsun insan olma görevi ve sorumluluğudur. Sadece Ayasofya değil bulunduğumuz coğrafyadaki bütün kadim tarihin eserlerine sahip çıkmak temel görevdir.
Ayasofya’nın bugünkü yapı ve statüsü ile korunması onun gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir unsurdur. Ayasofya asıl sahiplerinden günümüze el değişimi itibariyle hiçbir dinin ibadetine açılmamış olması onun bugünlere gelmesinde önemli rol taşır. Bütün bunlara rağmen Ayasofya’nın Aya İrini tarafında bulunan bir bölüm Müslümanlar tarafından fazla bilinmiyor olsa bile küçük bir bölümü Müslümanların ibadetine açılmıştır.
Cumhuriyet sonrası sürekli gündeme getirilen özellikle Cumhuriyet ve laiklik karşıtlarının Ayasofya’nın ibadete açılması cami olarak kullanılmasını seküler -Laik devlet anlayışıyla sürekli hesaplaşma içinde olan şeriat özlemi ile yanıp tutuşanlardır.
Gericiler Ayasofya’yı Hristiyanlara karşı kazanılmış zaferin, fethin sembolü olarak görmüşlerdir. Bu sembolü ele geçirmek laik devlet yapısına karşı da kazanılmış bir zafer olacaktır.
Cumhuriyet ve laiklik karşıtı bu çevrelerin Ayasofya üzerinden kurguladıkları işgali kırmak için Ayasofya’nın mevcut statüsünün korunması için herkes duyarlı olmalı ve görev almalıdır.
Mimarlık tarihine bakıldığında özellikle 6. yüzyıldan günümüze bu ölçülerde ve bu mimari özellikleriyle korunmuş başka bir eser yoktur. Bu eser Bizanslılar tarafından kurulmuş olmasına rağmen bu yapıyı salt Bizans olarak ifade etmek de doğru değildir.
Bugün yapılabilecek en güzel şey, Ayasofya ve benzeri eserlerin müze olarak korunmasıdır.
Özellikle bu ülkede sağ, gerici, ırkçı, faşist iktidarların Ayasofya heves ve gürültülerinin temelinde cumhuriyete karşı düşmanlık yatmaktadır.
Gerici iktidarların son kalesi AKP ve Ayasofya
Tıpkı kendilerinden önceki siyasi ataları gibi AKP’de iç siyasete yönelik olarak Ayasofya’yı gündeme getirerek etrafında bulunan kitlelerin iştah ve heveslerini kabartmaktadır.
AKP iktidarı Ayasofya saldırılarını Emperyalistlerin medeniyetler ittifakı söylemi üzerine kurgulayarak sadece İstanbul Ayasofya’sı değil Vize, İznik, Trabzon Ayasofyalarında olduğu gibi ibadet ve ibadet dışı saatlerde ziyarete açık olan bu yapılar Ayasofya için de geçerlidir. İstanbul’un büyük camilerinde ziyaret saatleri kısıtlıdır.
AKP dönem dönem “Ayasofya cami olmalıdır” söylemini yinelemiş olsa da özellikle AKP liderinin sürekli ikircikli açıklamalarıyla bu ilhaka bir türlü cesaret edemediği de görülmektedir. Uluslararası baskının yanında Yunanistan devleti, Dünya Ortodoksları ve eqümenliğin karşı duruşuyla sürekli geri adım atmaktadır. AKP bu tutarsızlıklarıyla tıpkı diğer ülke meselelerindeki ikiyüzlülüğü ile kendi kitlesinde bile inandırıcılığını yitirmiştir.
Son olarak:
Dönemi itibariyle imparatorluğun nadide ve görkemli sanatsal ve mimari unsurlarıyla adeta geçmişten günümüze gelmiş bir anıt niteliği taşıyan bu eser hiçbir kimsenin tahakkümüne bırakılamaz.
Ayasofya içine sonradan konulmuş iğreti kimi İslami motifler, objeler de onun azametine adeta gölge düşürmektedir. Bulunduğu bölge itibariyle hemen yanında bulunan devasa büyüklükte Sultanahmet Cami ve onun yanındaki camilerle zaten ihtiyaç fazlasını karşılamamaktadır. Bu biçimi ile de Ayasofya cami olamaz.
Günümüz koşullarına göre tıpkı diğer Bizans ve Ermeni eserlerine yapılan canileştirmenin yarattığı deformasyondan Ayasofya da fazlasıyla payını alacaktır. Öncelikle diğer eserlerde olduğu gibi Ayasofya’nın özgün kimliği ağır bir darbe alacaktır. Zemine döşenecek olan halılar Ayasofya zemininde bulunan mozaikleri, figürleri yok edecek ziyaretçilerin de yapıyı gezmeleri engellenmiş olacaktır. Yapıya eklenecek ışıklandırma ve ısıtma sistemleri de bu deformasyon da önemli bir rol oynayacaktır.
Ayasofya’yı akademik olarak çalışan bir insanın ortak görüşü bırakın yüksek sesle ezan okumayı daha küçük seslerin bile yapıya ciddi zararlar vereceği yönündeydi.
Artık insanlığın ortak mirası olmuş böylesi bir mimarlık şaheseriyle alakalı olarak onlarca uzmanın bilimsel çalışma ve uyarılarını yok sayarak bunları çatışmaya dönüştürmek olsa olsa bağnazlıktır, gericiliktir.
Yukarıda sözünü ettiğim şeyleri bu eseri ortadan kaldırmaya, ilhak etmeye, kuşatmaya çalışanlardan beklemek saflık olur. Ne demiştik bu tutku o kitlenin yegâne motivasyonunu oluşturmaktadır.
Bir daha üstelik ısrarla yinelemek istiyorum:
Ayasofya’nın yeniden camileştirilmesi tartışmaları ve gündeme getirilmesinin yegâne nedeni köklü siyasi bir hesaplaşmadır.
Ayasofya üzerinden AKP iktidarının ve onun başındaki Tayyip Erdoğan’ın tutarsız ve hiçbir zaman günü gününe uymayan demeçlerine bakıldığında niyet daha iyi anlaşılacaktır.
1-Ayasofya müze olarak kalmalıdır.
2-Onu ziyaret eden bütün ziyaretçilerine eşit biçimde açılmalıdır.
3-Ayasofya ve bu tür kadim kültürel varlıkların ziyareti ücretsiz olmalıdır.
Ayasofya kültürel emanetlere yönelik evrensel konservasyon ve yenileme uygulamalarıyla birlikte müze olarak korunmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder