18 Eylül 2025 Perşembe

Yunanistan, Kıbrıs, kablo ve İsrail – LAZAROS KAMPOURIDIS

Türkiye, bölgedeki stratejisine tehdit oluşturan İsrail-Kıbrıs-Yunanistan üçgeninden rahatsız görünüyor. Türk uzmanlar, Türkiye'nin son dönemde şekillenmeye başlayan ve başrolünde Ankara'nın yer aldığı Türkiye-İtalya-Libya oluşumuyla bu üçgeni köprülemeye çalıştığını bildiriyor.


Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis'in, Yunan hükümetinin Kıbrıs-Yunanistan kablo bağlantı programını uygulamaya devam etme iradesini teyit ettiği röportajının ardından, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Yunanistan ve İsrail'e yönelik kışkırtıcı açıklamaları geldi. Birçok kişi Fidan'ın dolaylı tehditlerinin kablo bağlantı programıyla ilgili olduğuna inansa da, bu konunun daha derin nedenleri olan Türkiye'nin rahatsızlığının kaynağı olduğu anlaşılıyor.


Yorumcular önemli bir ayrıntıyı gözden kaçırdı: Fidan'ın açıklamalarının, Türkiye-İsrail ilişkilerinin daha da tırmanmasının hemen ardından, İsrail özel kuvvetlerinin Şam'da MİT'e ait gözetleme cihazlarını ele geçirdiği baskın, Netanyahu'nun Pontus Rumları, Ermeniler ve Süryanilere yönelik Türk soykırımını tanıdığına dair açıklaması ve Türkiye'nin İsrail ile tüm ekonomik ve ticari ilişkilerini kestiğini ve hava sahasını İsrail uçaklarına kapattığını açıklamasının hemen ardından yapılmış olması.


Bu köşede, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği terör saldırısının, Ankara'nın İsrail tehdidiyle mücadele etmeyi amaçlayan bir dizi kararın başlangıcı olduğunu yazmıştık. Zira Erdoğan, Hamas'ı en başından beri yalnızca siyasi ve ekonomik olarak değil, aynı zamanda askeri olarak da desteklediğini göstermiştir. Tipik örnekler arasında, Türkiye'nin Avrupa Konvansiyonel Silahların Kontrol Anlaşması'ndan (AKKA) kendini dışlaması, İncirlik'in (Adana) 10. Ana Hava Üssü'ne yükseltilmesi ve Merzifon'daki 5. Ana Hava Üssü'nden F-16 savaş uçaklarıyla takviye edilmesi, İskenderun'da bir Deniz Piyade Tugayı'nın kurulması vb. yer almaktadır.


Son gelişmelerin ardından ve İsrail'in İran ile birlikte Türkiye'yi de tehditlerin ilk sırasında tutması göz önüne alındığında, Erdoğan'ın ülkenin tüm illerine sığınak inşa edilmesi talimatını vermesi ve Milli Uçak Savar Savunma Sistemi'nin (Çelik Kubbe) derhal tamamlanmasının ardından Türk tarafı İsrail tehdidine karşı hazırlık durumuna girmiştir.


Siyasi alanda ise Türkiye, ABD'deki Yunan ve Yahudi lobilerinin çabalarının etkili olmamasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Zira Ankara, ABD'nin bölgedeki İsrail yanlısı politikasından ve Kıbrıs'taki işgalci güç olarak Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de bir güvenlik tehdidi olarak nitelendirilmesinden Yunan ve Yahudi lobilerini sorumlu tutuyor.


Türkiye, bölgedeki stratejisine tehdit oluşturan İsrail-Kıbrıs-Yunanistan üçgeninden rahatsız görünüyor. Türk uzmanlar, Türkiye'nin son dönemde şekillenmeye başlayan ve başrolünde Ankara'nın yer aldığı Türkiye-İtalya-Libya oluşumuyla bu üçgeni köprülemeye çalıştığını bildiriyor.


Ankara, bir süredir hoşnutsuzluğunu dile getiriyor ve özellikle Yunan Ege adalarında ve Kıbrıs'ta İsrail askeri teçhizatının varlığına dair haberlerin ardından bir kuşatılmışlık hissine kapılıyor. Bu Türk hoşnutsuzluğu, özellikle Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin tamamen kopmasıyla birlikte son zamanlarda daha da yoğunlaştı. Suriye'de, bir yandan Şam'ı uydulaştırarak Türkiye'nin nüfuzunu genişletme stratejisi, diğer yandan da İsrail'in Suriye'deki azınlıkların özerkliği yoluyla bir güvenlik ağı oluşturma stratejisi karşı karşıya geliyor.


Ankara, Suriye'de İsrail ile bir çatışmanın göz ardı edilemeyeceğini düşünerek İsrail'i tecrit etmeyi amaçlıyor. Türkiye'nin planlarına göre bu, siyasi ve ekonomik alanda bölgedeki Müslüman ülkeler ve İslam-Arap örgütleri (İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği) aracılığıyla, operasyonel alanda ise yalnızca İsrail'in müttefiki olmakla kalmayıp aynı zamanda İsrail tarafına gerekli stratejik derinliği de sağlayan Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yönelik bir gözdağı politikasının uygulanmasıyla gerçekleştirilecek.


Dolayısıyla Yunanistan, Kıbrıs'la kablo bağlantı programını iptal etmeye karar verse bile, Türkiye'nin saldırganlığı devam edecek, çünkü artık daha çok Türkiye-İsrail ilişkilerinin dinamiklerine bağlı.


Türkiye, Atina ve Lefkoşa'yı İsrail-Kıbrıs-Yunanistan üçgeninden çıkarmak için bir kez daha sindirme politikası uygulamaya çalışacaktır. Zira Türk tarafı, çok sevdiği ve ezeli taktiğine uygun olarak, şu anda tehditleri balamisleştirme politikasını uygulayarak, hasımlarıyla bir bütün olarak değil, tek tek mücadele etmeyi hedeflemektedir. Bu durumda Türkiye önce İsrail'i, ardından Yunanistan ve Kıbrıs'ı seçmiştir.


Yunanistan ve Güney Kıbrıs, İsrail-Türkiye gerginliğinin tırmanması halinde, devam etmesi ve muhtemelen daha agresif bir biçim alması beklenen Türk baskısına karşı teyakkuzda olmalı.


* Emekli Korgeneral Lazaros Kambouridis, Milli Savunma Okulu mezunudur, Nottingham Trend Üniversitesi'nden MBA derecesine sahiptir, Selanik Üniversitesi Tarih ve Etnoloji Bölümü mezunudur ve Panteion Üniversitesi'nde doktora adayıdır. 1995-1999 yılları arasında İstanbul'daki Yunan Diplomatik Misyonu Üyesi ve 2013-2017 yılları arasında Bakü'de paralel akreditasyonla Ankara'daki Yunan Büyükelçiliği'nde Savunma Ataşesi olarak görev yapmıştır. Amerikan düşünce kuruluşu " Savunma ve Dış İlişkiler "in iş birlikçisidir. Mart 2022'de emekli olmuştur.

Kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder